Film Önerisi: Love, Rosie
Filmden bahsetmeden önce aslında bu yazıyı yazmamın asıl sebebini en başta vermek istiyorum. Kitaptan uyarlama olan bir filmi izlemeden önce, kesinlikle öncelikle kitabını okuyan ben, neden artık kitabını okumadan önce film uyarlamasını izliyorum? Çünkü...
"Love, Rosie" 2014 yapımı bir romantik, komedi. Ancak ben bu tarz filmlere ciciş film demeyi tercih ediyorum. Tam anlamıyla insanı yormayan, yeri gelince üzen yeri gelince güldüren yeri gelince durumun duygusallığından"Ayyyy." dedirten bir film. Bambaşka bir kültürün üstüne işlenmiş filmde -en azından benim için- bolca İngiliz aksanı ve "babaya bak be Türkiye'de olsa..." bulabilirsiniz.
Başrollerinde Lily Collins ve Sam Claflin 'in yer aldığı film beyazperde.com 'daki bilgiye göre Türkiye'de 6 Mart 2015'te vizyona girecekmiş. Şans eseri ben de tam film vizyona girmeden yazısını yazmış bulundum, sinemada bu tarz filmleri izlemek isteyenler için bence çok hoş bir alternatif. Amaaaa ben staj yapıyor olduğum için muhtemelen izlemeye gidemeyeceğim.
Şimdi bu yazının ana fikrine geri dönersek, yaratıcı olanlar artık sadece yazarlar mı? Neden dizi ve film senaristleri son dönemlerde yeni bir hikaye yazıp yaratıcılığını ortaya saçmak yerine kitapları uyarlamaya bu kadar alıştı? Artık bir kitabı okuduğumda, bakayım bunun filmi var mı, demiyorum. Aksine bir filmi izlediğimde, inşallah bunun kitabı yoktur, diyorum. Çünkü bilsem öncelikle kitabı okurum ben her zaman. Ama artık bu mümkün olmuyor. Elbette hala hiçbir kitapla bağlantısı olmayan filmler çekiliyor, hala çok iyi senaristler var ama bu, sektördeki -bence- hoş olmayan alışkanlığı engelleyecek kadar değil.
Ciddi bir Harry Potter hayranı olduğum halde ezbere bildiğim kitaplarını her tekrar okuyuşumda gözümde hala başka bir Hermione canlanır, Emma Watson değil. Ya da Twillight'i okusam farklı bir Edward, Divergent'i okusam farklı bir Beatrice belirir hayalimde. Böyle de olması gerektiğine inanıyorum. Kitaplar hayal gücü ürünüdür ve okuyucunun hayalleriyle zenginleşip büyür. Ama iyi kitapların -özellikle kurguların- birkaç oyuncunun -şanslıysak- kaliteli oyunculuk kabiliyetleriyle sınırlandırılması bence kitaplara yapılan ciddi bir haksızlık.
Şimdi böyle bir iklimde kaç çocuk, filmi olan bir kitabı okuma ihtiyacı hisseder? Ya da gerçekten okuyup hayal eder? Hayal gücünü öldüren hareketler değil mi bunlar?
NOT: Evet Love, Rosie de -filmi izledikten ne yazık ki sonra öğrendim.- Cecelia Ahern'in "Where Rainbows End" isimli romanından uyarlanmış.
Şimdi bu yazının ana fikrine geri dönersek, yaratıcı olanlar artık sadece yazarlar mı? Neden dizi ve film senaristleri son dönemlerde yeni bir hikaye yazıp yaratıcılığını ortaya saçmak yerine kitapları uyarlamaya bu kadar alıştı? Artık bir kitabı okuduğumda, bakayım bunun filmi var mı, demiyorum. Aksine bir filmi izlediğimde, inşallah bunun kitabı yoktur, diyorum. Çünkü bilsem öncelikle kitabı okurum ben her zaman. Ama artık bu mümkün olmuyor. Elbette hala hiçbir kitapla bağlantısı olmayan filmler çekiliyor, hala çok iyi senaristler var ama bu, sektördeki -bence- hoş olmayan alışkanlığı engelleyecek kadar değil.
Ciddi bir Harry Potter hayranı olduğum halde ezbere bildiğim kitaplarını her tekrar okuyuşumda gözümde hala başka bir Hermione canlanır, Emma Watson değil. Ya da Twillight'i okusam farklı bir Edward, Divergent'i okusam farklı bir Beatrice belirir hayalimde. Böyle de olması gerektiğine inanıyorum. Kitaplar hayal gücü ürünüdür ve okuyucunun hayalleriyle zenginleşip büyür. Ama iyi kitapların -özellikle kurguların- birkaç oyuncunun -şanslıysak- kaliteli oyunculuk kabiliyetleriyle sınırlandırılması bence kitaplara yapılan ciddi bir haksızlık.
Şimdi böyle bir iklimde kaç çocuk, filmi olan bir kitabı okuma ihtiyacı hisseder? Ya da gerçekten okuyup hayal eder? Hayal gücünü öldüren hareketler değil mi bunlar?
NOT: Evet Love, Rosie de -filmi izledikten ne yazık ki sonra öğrendim.- Cecelia Ahern'in "Where Rainbows End" isimli romanından uyarlanmış.